''Aqualh'' yeni bir su bükücü olduğu için burayı çok ürkütücü bulmuştu, fakat bir kaç gün geçirdikten sonra burası ona evi gibi gelmeye başlamıştı. Saçları yağlı, üzerinde bir Flopsea derisinden giysi ve herzaman yanında taşıdığı sırt çantasında 3 dilim bayat buğday ekmeği. Hergün güneş tam çemberinin çeyreğinde geldiğinde uyanıp ayaklarını birbine dolayarak oturduğu yerde vücudunun tam bir doğa simetrisi olana kadar çalıştığı ve vaktin nasıl geçtiği anlamadığı bir sporla uraşıyordu. Tam ruhu arşa ulaştığında aşşağıdaki bedenini dürten birşey olduğunu fark etti. Uyanarak hemen savaş pozisyonu alan ''Aqualh'' yanında duran küçük su faresini gördü, önce şaşırdı sonra bu olay hoşuna gittiğini belli ederek bütün ormanda sesi yankılanıcak şekilde kahkaha atmaya başladı. Fareyi yanına alarak Güney Su Kabilesinin yolunu tuttu ve ona Bark ismini taktı