Yer yer sertleşen rüzgar, ve tenha bir yerde tek başına taşın üstüne oturmuş, çıplak ellerini taşın üstünde nazikçe gezdiren bir genç : Urue. Aklındaysa yine herzamanki düşünce: Toprağı bükebilmek. Genç adam senelerdir bunun eğitimi için bekliyordu. Birden hırçınlaştı ve tırnaklarını taşa daldırdı, biraz kurcalayıp yumuşak bölümden az miktarda toprak çıkardı ve önüne koydu. denemek istiyordu, amaç o az miktardaki toprağı hal değiştirtip kuma çevirmekti. Aşırı derecede konsantrasyon gerektiren bu hareket kimilerine göre çok kolay kimilerine göre aşırı zordu. İlk önce hafif kalın halinde ki taşı eline alıp parmaklarının ürkütücü sertliği hissetmesini sağladı, şöyle bir tartıp tekrar önüne bıraktı. Ellerinin dışı yüzüne bakacak, avuç içleride önündeki taşa bakacak şekilde yanyana getirdi ve başparmaklarını birbirine kenetledi. Hissetmesi gerekiyordu, hissetmeliydi, hissedebilirdi. Gözlerini yavaşça kapattı ve karanlığın içinde gözünün önüne aynı görntüyü getirmeye çalıştı, derin bir nfes çekip göğsü kabarmış şekilde içinde durdu ve tüm konsantrasyonuyla kanı ellerine pompalayıp bir sıcaklık yaratmaya uğraştı, uğraştı, uğraştı. Kapalı göslerindeki görüntüde taş yavaş yavaş toprak oluyordu, evet yapıyordu, işlem bitiğinde yerdeki taş tabakasının üstünde bir kum birikintisi olarak kalmıştı sadece.
Heycanla gözlerini açtı ama o heycan çok ani bir şekilde hayal kırıklığına döndü, bıraktığı taş parçası sadece biraz yayılmakla kalmıştı, onunda kendi etksiyle olduğunu hiç sanmıyordu. lanetler okuyarak taşı aldı ve var gücüyle fırlattı, gittiği yöne bakarken biri gözüne çarptı, çadırlara doğru ilerleyen Toprak ulusu kıyafetleri içinde bir yabancı, acaba gerçekten yabancımıydı. Sakin adımlarla ona doğru ilerlerken seslendi : "Heyy"